Bilindiği üzere devlet memuru olarak görev yapanların basına yapacakları açıklamalara ilişkin düzenleme 657 sayılı yasada yapılmıştır.

Acil Servis Usul ve Esasları Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapıldı! Acil Servis Usul ve Esasları Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapıldı!

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, Devlet memurlarının ödev ve sorumlulukları arasında “basına bilgi veya demeç verme” konusuna da yer vermiştir. Bu husus, Kanunun 15 inci maddesinde; “Devlet Memurları, kamu görevleri hakkında basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç veremezler. Bu konuda gerekli bilgi ancak bakanın yetkili kılacağı görevli illerde valiler veya yetkili kılacağı görevli tarafından verilebilir. Askeri hizmet ile ilgili bilgiler özel kanunların yetkili, kıldığı personel dışında hiç bir kimse tarafından açıklanamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

Öte yandan, 657 sayılı Kanunda disiplin cezası verilmesini gerektiren fiil ve haller arasında “Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek.” de yer almakta olup, bu fiili işleyen memurlar hakkında “kınama” cezası uygulanacağına hükmedilmiştir. Memurun basına yapacağı her açıklama bu yasak kapsamında olmayıp,ilgili yasak memurun yürütmüş olduğu kamu görevi ile alakalı olup bunun dışında suç unsuru içermeyen görüşlerini v.b durumları basına açıklamasında herhangi bir engel bulunmamaktadır.

Konuya ilişkin olarak Danıştay Başkanlığınca verilmiş olan bir kararda "Devlet memuru olan davacının, özel bir televizyon kanalında yaptığı açıklamaların yürüttüğü kamu göreviyle ilgisi bulunmayıp bireysel görüşlerinin dile getirilmesine yönelik olduğu ve Anayasal “ifade özgürlüğü”nün sınırlarının aşılmadığı, bu nedenle programa katılma konusunda izin alma yükümlülüğü bulunmayan davacıya verilen disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı" hakkında karar vermiştir.

T.C. DANIŞTAY
Onikinci Daire
Esas No: 2013/4
Karar No: 2016/2974
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : Vekili : Av. ... Karşı Taraf (Davalı) : ......

Kaymakamlığı İstemin Özeti : İstanbul 2. İdare Mahkemesince verilen 26/06/2012 tarihli ve E:2011/1627; K:2012/1139 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır. Danıştay Tetkik Hâkimi : ... Düşüncesi : İdare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği görüşüldü: Dava; .........Lisesi’nde........öğretmeni olarak görev yapan davacının, kurumundan izin almadan 16.12.2010 tarihinde ulusal televizyon kanallarından birinde yayımlanan televizyon programına katıldığından dolayı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/B-(a). maddesi uyarınca kınama cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 04.05.2011 tarihli ve 6619 sayılı işlemin ve bu işlemin dayanağı olan soruşturma raporunun iptali istemiyle açılmıştır. İdare Mahkemesince, davacının Devlet memuru statüsünde öğretmen olarak görev yapması nedeniyle, bir yönüyle siyasi içerik ve amacı da bulunan TV programına izinsiz katılmasından dolayı disiplin cezasının verildiği, davacının, geniş anlamda siyasi bir yönü de olan bir konuda bir televizyon programına katılarak kurumlarınca belirlenen usul ve esaslara uymakta kusurlu davrandığı açık olduğundan, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir. Anayasa'nın "düşünce ve kanaat hürriyeti" başlıklı 25. maddesi, "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz." hükmüne amirdir. Anayasa'nın 26. maddesinde de, herkesin, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 15. maddesinde; "Devlet Memurları, kamu görevleri hakkında basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç veremezler. Bu konuda gerekli bilgi ancak bakanın yetkili kılacağı görevli illerde valiler veya yetkili kılacağı görevli tarafından verilebilir" hükmüne yer verilmiş olup; 125/B maddesinin (a) bendinde; "Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kusurlu davranmak", (m) bendinde de, "Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek..." fiili kınama cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 15. maddesinin gerekçesinde ise; Kamu görevlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak basın organlarıyla radyo ve televizyon kurumlarına bilgi ve demeç vermeye kimlerin yetkili olduğunu belirtmek ve idarenin halkla ve kamuoyuyla münasebetlerinde insicamlı bir düzen sağlamak amacıyla bu maddenin konulduğu belirtilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, ........ öğretmeni olarak görev yapan davacının aynı zamanda .........ın üyesi ve başkan yardımcısı olduğu,................ alanında çalışmalar yaptığı, halen söz konusu vakfın...............konusundaki çalışmalarını yürüttüğü, ...............Projesi kapsamında davacının da aralarında olduğu bir ekip tarafından ortaöğretim düzeyinde ..............ders kitabı örneğinin hazırlanmış olduğu, davacının 16.12.2010 tarihinde ... televizyonunda bir canlı yayın programına konuşmacı olarak katılarak adı geçen vakfın çalışmaları ile .........kitabıyla ilgili açıklamalarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Disiplin cezaları, kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı eylemlerine karşı düzenlenen idari yaptırımlardır. Kamu hizmetlerinden sürekli uzaklaştırılabilmek gibi ağır sonuçlara kadar uzanan disiplin cezaları, ağırlığı ve önemi sebebiyle Anayasanın 38. maddesindeki suç ve cezalara ilişkin kurallara tabi tutulmuşlardır. "Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi uyarınca, ceza yaptırımına bağlanan her bir eylemin tanımının yapılması ve yasanın ne tür eylemleri suç sayarak yasakladığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtilmesi gerekmektedir. Sözü edilen suç tanımlaması yapıldıktan sonra, suçun karşılığı olan cezanın ve suç sayılan eylemi gerçekleştiren kamu görevlisinin hangi disiplin kuralını ihlal ettiğinin açık bir şekilde ortaya konulması da zorunludur. Söz konusu eylem, mevzuatta öngörülen tanıma uymuyorsa verilen disiplin cezasının hukuka aykırı olacağı açıktır. Kişilerin düşüncelerini açıklamaları özgürlüğü Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Handyside kararında belirtildiği gibi, sadece hoşa giden veya zararsız ya da tepki yaratmaz sayılan haber veya fikirler için değil, devlete veya halkın bir kısmına ters düşen, şoke eden ya da üzüntüye sevk edenler için de geçerlidir. Dosyada mevcut bilgi ve belgeler ile soruşturma raporunun değerlendirilmesinden, davacının özel bir televizyon kanalında yaptığı açıklamaların yürüttüğü kamu göreviyle ilgisinin bulunmadığı, bireysel görüşlerinin dile getirilmesine yönelik olduğu ve Anayasal ifade özgürlüğünün sınırlarının aşılmadığı, dolayısıyla söz konusu programa katılma konusunda kurumunu bilgilendirme ve izin alma yükümlülüğünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Nitekim, soruşturma raporunda, davacının adı geçen televizyon kanalında yaptığı açıklamaların öğretmenlik mesleği ile ilgili olmadığı, bu nedenle 657 sayılı Kanun'da düzenlenen "izinsiz olarak basına bilgi verme" fiilini kapsamadığı belirtilmekle birlikte, davacının Devlet memuru olması sebebiyle kurumundan izin alması gerektiğinden, kurumlarca belirlenen usul ve esaslara uymayarak kusurlu davrandığı gerekçesiyle disiplin cezası ile cezalandırılması yönünde teklifte bulunulduğu ve soruşturma raporu ile getirilen teklif doğrultusunda dava konusu işlemin tesis edildiği görülmektedir. Bu itibarla, disiplin suçu teşkil etmeyen fiili nedeniyle davacıya disiplin cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır. Öte yandan, dava dilekçesinde dava konusu işleme dayanak teşkil eden soruşturma raporunun da iptali istenilmiş olmasına karşın davacının bu talebiyle ilgili bir hüküm kurulmamış ise de, İdare Mahkemesince iş bu bozma kararı üzerine yeniden yapacağı değerlendirmede bu hususunda göz önünde bulundurulacağı açıktır. Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın idare mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 17/05/2016 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

AZLIK OYU İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkün olup, İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olduğundan, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından davacının temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerekeceği görüşüyle, kararın bozulmasına ilişkin çoğunluk kararına katılmıyorum.

Kaynak: mevzuatinyeri com

Editör: TE Bilişim