Sağlıkta Personel Krizi: Kadro Oyunu ve Kaos
Türkiye’de sağlıkta personel açığı her geçen gün daha görünür hale geliyor. Ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni (ATT), tıbbi sekreter ve diğer sağlık çalışanlarının eksikliği; poliklinikten acile, yoğun bakımdan servislere kadar tüm birimleri kilitliyor.
Yeni birim açılmıyor, yatak sayısı artmıyor ama olmayan kadrolara yapılan atamalar ve usulsüz görevlendirmelerhız kesmeden devam ediyor. Sonuçta sahada çalışan sayısı azalırken, kalan personel ağır nöbet yüküyle tükenme noktasına geliyor. Tasarruf tedbirlerine rağmen, artan nöbet sayıları nedeniyle nöbet ücretleri de katlanarak kamuya ayrı bir yük bindiriyor.
PDC Dolu Görünüyor, Ama Servisler Boş
Resmî kayıtlarda Personel Dağılım Cetveli (PDC) dolu görünse de, sahadaki tablo çok farklı. Kâğıt üzerinde kadrolar dolu, ama:
-
Aynı kişiler birden fazla birimde görevlendiriliyor,
-
Geçici görevlendirmeler yıllarca sürerek kalıcıya dönüyor,
-
Alan dışı görevlendirmelerle hemşire ve diğer personel asli görev alanından koparılıyor.
Böyle olunca kâğıt üzerinde “eksiksiz” görünen kadrolar, sahada boş servisler, eksik ekipler, bitkin çalışanlaranlamına geliyor.
Bürokrasi Ordusu: Organizasyon Var, İş Yapan Yok
Hemen her hastanede benzer bir tablo var: “Organizasyon” adı altında, katman katman yöneticilikler oluşturulmuş durumda.
-
Poliklinikte kan alma birim sorumlusu, onun üstünde poliklinik sorumlusu ve yardımcısı…
-
Acil serviste alan koordinatörü, acil koordinatörü, sorumlu hemşire, depo sorumlusu…
-
Her yoğun bakımın ayrı sorumlusu, üstte yoğun bakımlar koordinatörü…
-
Her servisin sorumlusu, yardımcısı, koordinatörü…
-
Bir de tüm bunların üzerinde süpervizörler…
Normalde yalnızca gece çalışması beklenen süpervizörlerin bile gündüz ikişer kişiyle görev yapması, sahadaki gerçek çalışan sayısını daha da aşağı çekiyor. İdari unvanlar büyüdükçe, hastanın başında olması gereken personel azalıyor. Yönetici ordusu büyürken, iş yapan gerçek saha çalışanı yok denecek kadar azalıyor.
Sözleşmeli Yönetici Modeli Bürokrasiyi Şişirdi
“Az kişiyle hızlı iş” vaadiyle hayata geçirilen sözleşmeli yöneticilik modeli, sahada tam tersi bir tablo oluşturmuş durumda.
Bugün birçok sağlık kuruluşunda:
-
Her birim için ayrı ayrı sorumlular, yardımcılar, koordinatörler ve süpervizörler atanmış,
-
Basit bir karar için bile 4–5 hatta 6 imza gerektiği bir yapı oluşmuş,
-
Sahadaki hemşireye, ATT’ye, teknisyene ulaşmak neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda.
Toplantılar, raporlar, yazışmalar, “organizasyon” başlığı altındaki bürokratik işlerle yöneticiler ve ara kademeler günlerini doldururken; hastayla yüz yüze olan personelin sesi duyulmaz hale geliyor. Acil alınması gereken kararlar bile günlerce sürüyor, hasta bekliyor, personel tükeniyor.
Sağlık Sistemi Profesyonellik Yerine Hantal Yapıya Sıkıştı
Sözleşmeli sistem; liyakat ve profesyonellik temelinde, sade ve hızlı bir yapı kurmak yerine, ulaşılamayan yöneticilerden oluşan kapalı bir çember doğurdu.
-
Aynı işi yapan birimlerin üzerinde, benzer yetkilerle donatılmış çok sayıda idari katman oluştu.
-
Sorumluluk dağıldı, hesap verilebilirlik zayıfladı.
-
İş akışı yavaşladı, sahadaki sorunlar çözülmeden bir üst kademeye, oradan bir üst kademeye devredilir hale geldi.
Bu hantal yapı, hem sağlık çalışanlarını hem de hastaları mağdur ediyor.
Çözüm Önerileri: Sahayı Güçlendirin, Katmanları Azaltın
Sağlık sisteminde gerçek bir iyileşme isteniyorsa, öncelikle sahadaki çalışanı merkeze alan bir yaklaşım benimsenmeli. Bunun için:
-
Olmayan kadrolara atama ve uzun süreli “geçici” görevlendirmeler sonlandırılmalı,
-
PDC gerçekçi şekilde güncellenmeli; kâğıt üzerindeki doluluk değil, sahadaki fiilî durum esas alınmalı,
-
Alan dışı görevlendirmeler asgariye indirilmeli, personel kendi uzmanlık alanında çalıştırılmalı,
-
Birimlerdeki yönetici ve koordinatör katmanları sadeleştirilmeli,
-
Sözleşmeli yönetici modeli gözden geçirilerek liyakat ve şeffaflık esas alınmalı.
Yapılacak her düzenlemenin merkezinde; hastanın yanında, sahada çalışan sağlık personelinin güçlendirilmesiolmalı.
Sağlık Çalışanları ve Hastalar Bu Tabloya Mahkûm Değil
Bugün yaşanan personel krizi, usulsüz görevlendirmeler ve şişen bürokrasi; “kaçınılmaz kader” değil, yanlış tercihlerin sonucu. Doğru planlama, şeffaf kadro yönetimi, sadeleştirilmiş yönetim kademeleri ve sahaya dayalı bir anlayışla:
-
Hem sağlık çalışanlarının yükü hafifletilebilir,
-
Hem de hastalar daha hızlı, nitelikli ve güvenli hizmet alabilir.
Sağlık çalışanları da, hizmet alan milyonlarca vatandaş da; bu kaotik, hantal ve adaletsiz yapıya mahkûm değil. Değişim, önce sorunu kabul etmekle, sonra da sahadaki sesi duymakla başlayacak.




