Yeni görevlendirmelerle birlikte, liyakat kriterlerinin geri planda kaldığı, tanıdık, eş, dost ilişkilerinin ön plana çıktığı yönünde ciddi iddialar gündemde. Yöneticilik koltuklarına oturtulan birçok ismin; okul, meslek, branş ve deneyim gibi temel ölçütleri karşılamadığı belirtiliyor.
Hizmetli, şoför ya da düz memur kadrolarından gelen bazı isimlerin; uzman, başkan yardımcısı, hastane müdürü gibi kritik pozisyonlara atanması tepkilere neden oldu. Açık öğretim mezunları doktor ve hemşirelerin başına yönetici olarak getirildi.
Mevcut durumda sağlık alanında lisans, yüksek lisans hatta doktora düzeyinde eğitim almış, yıllarını sağlık hizmetlerine vermiş birçok profesyonel varken; yönetici kadrolarına yapılan bu atamaların sağlık sisteminin geleceği açısından kaygı verici olduğu ifade ediliyor.
Konuya ilişkin daha çarpıcı örnekler bulunsa da, sahadan gelen bilgilere göre yaşanan baskılar nedeniyle birçok kişi yaşananları dile getiremiyor. Ancak sağlık çalışanlarının ortak sorusu şu: “Bu şartlarda sağlıkta ne beklenebilir ki?”