Hürriyet'e konuşan Sinan Akdeniz,  doktorluktan oyunculuğa uzanan hayat hikayesini şöyle anlattı:

Oyunculuğa nasıl başladınız?

Oyunculuk hayatıma lise bittiğinde girdi. Film endüstrisinde çalışan bir komşumuz vardı. Bir gün bana filmde rol almak isteyip istemeyeceğimi sordu. Ben de “evet” dedim. Oyuncu seçmelerine girdim. Seçmeleri kazandığımda ilk filmimde oynama şansımı elde ettim. 2006 yapımı “Tough Enough / Knallhart”da rol aldım.

Merkez Bankası Faiz Kararını Açıkladı Merkez Bankası Faiz Kararını Açıkladı

Sette bir menajer ile tanıştım ve “Başka filmlerde de rol almak ister misin?” diye sordu. O sırada Alman film endüstrisi değişiyordu. İhtiyaçlar farklılaşıyordu. Çeşitlilik aranıyordu. Türk, Afrikalı, Asyalı yüzler, karakterler aranıyordu. Bu benim ilgimi çekti ve böylece film endüstrisine girdim. Bir menajerlik şirketine kaydoldum. Bu da bana farklı film projelerinde rol alma şansı yarattı.

 Almanya’da yaşıyorsunuz. Orada oyunculuk ikinci mesleğiniz değil mi?

Evet, oyunculuk benim ana meslek alanım değil. Ancak benim için büyük bir tutku. Bir filmde rol almak benim için büyük bir ayrıcalık ama asıl mesleğim bu değil. Almanya'da doktorum ve aynı zamanda endüstri mühendisiyim.

Birkaç yıl klinik doktor olarak çalıştım. Daha sonra bilgi birikimim ve uzmanlığımı sağlık alanında daha geniş bir bağlamda uygulamaya karar verdim. Şu anda sağlık politikası alanında kıdemli siyasi danışman olarak görev yapıyorum.

Oyunculuk, sağlık sektöründeki çalışmalarınızdan çok farklı bir alan. İkisini bir arada nasıl dengeliyorsunuz?

Evet, film endüstrisi ve içinde bulunduğum profesyonel hayat birbirinden çok farklı. Ama bu kontrast benim çok hoşuma gidiyor. Film setlerinde öğrendiklerim için de ayrıca şükrediyorum.

Kendime güveni ve vücut dilini burada öğrendim. Bir örnek vermek gerekirse; kameranın karşısında tek kişi olarak görünebilirsiniz ama aslında arkası o kadar kalabalık ki...

Kamera arkasında bulunan belki 40-50 kişi de sizinle koordineli bir şekilde oynuyor. Bu size çok şey öğretiyor. Aslında ben de bu sektöre girdikten sonra kim olduğumu buldum ve ‘ben’e evrildim. Bu yaşadığım ayrıcalık için de şükrediyorum.

Editör: Sinan Yıldırım