Artık Herkes Hastane Açamayacak
Türkiye’de özel sağlık sektörü için dengeleri değiştirecek yeni bir dönem başlıyor. Artık cebinde sermaye olan herkes, uygun bina bulup tabelayı asarak “hastane açıyorum” diyemeyecek. Sağlık alanında faaliyet göstermek, özellikle de hastane kurmak, lisansa bağlı ve sıkı kurallara bağlı bir işe dönüşüyor.
Amaç, yıllardır eleştirilen “plansız büyüme” modelini geride bırakmak. Bir yanda aynı cadde üzerinde üç özel hastanenin yan yana sıralandığı, diğer yanda ise temel sağlık hizmetine erişmekte zorlanan ilçelerin olduğu bir tablo var. Yeni sistem, tam da bu dengesizliği hedef alıyor.
Lisans Olmadan Hastane Kurulamayacak
Yeni dönemde özel hastane ve belirli sağlık tesislerini açmak için önce devletten lisans almak gerekecek. Yani süreç artık şöyle işleyecek:
-
Önce devlet, belirli dönemlerde hangi ilde, hangi tür sağlık tesisine ihtiyaç olduğunu planlayacak.
-
Sonra buna göre belli sayıda lisans ilan edilecek.
-
Hastane açmak isteyen yatırımcılar da bu lisanslar için başvuru yapacak, ihaleye girecek.
Kısacası, “istediğim yere, istediğim büyüklükte hastane açarım” dönemi kapanıyor; devletin yaptığı planlamaya uygun hareket edilmesi zorunlu hale geliyor.
Lisans Sayısı Sınırlı, Devri Mümkün Değil
Bu yeni modelin en kritik noktalarından biri, lisansların sınırlı sayıda olması ve devredilememesi.
Bugün pek çok sektörde ruhsat, belge, yetki gibi unsurlar el değiştirirken bir nevi ticari değere dönüşebiliyor. Yeni sağlık lisansları ise bu mantığın dışına çıkarılıyor:
-
Lisans, alınan kişi veya şirketin üzerinde kalıyor.
-
Başkasına satılamıyor, devredilemiyor.
-
Hastane el değiştirse bile “lisansı ile birlikte devrediyoruz” denilemiyor.
Bu durum, özellikle hastane alım–satım süreçlerinde yeni bir sayfa açacak. Yatırımcılar, sadece binayı veya işletmeyi değil, lisans boyutunu da düşünmek zorunda kalacak.
Devlet Her Yıl Planını Açıklayacak
Yeni dönemde Sağlık Bakanlığı, her yıl sağlık yatırımlarına ilişkin bir planlama ilanı yayımlayacak. Bu ilanda:
-
Hangi ilde kaç yeni hastane veya benzeri sağlık tesisi için lisans verileceği,
-
Hangi branşlara ağırlık verileceği,
-
Lisansların kapsamı ve koşulları
önceden duyurulacak.
Bu sayede yatırımcılar da “önümüzü göremiyoruz” demek yerine, hangi şehirde ne kadar kapasite açılacağını bilerek hareket edecek. Aynı zamanda, belli bölgelerde kontrolsüz hastane yığılmasının önüne geçilmesi hedeflenecek.
Lisans Almak Yetmiyor: Ruhsat ve İzinler Devam Ediyor
Önemli bir detay da şu: Lisans almak, tek başına “hastane açma hakkı” anlamına gelmiyor.
Yatırımcı önce lisans sürecini aşacak, ardından:
-
Bina, altyapı, teknik donanım,
-
Personel planlaması,
-
Hasta güvenliği ve kalite standartları
gibi başlıklarda ayrıca ruhsat ve faaliyet izni prosedürlerinden geçecek. Yani lisans, sadece “bu alanda sağlık hizmeti sunabilirsin” diyen bir çerçeve izin; bunun içine gerçek bir hastane yerleştirmek için ayrıca bir dizi ruhsat aşaması devam ediyor.
Her Yatırımcı Lisans Alamayacak
Yeni sistem, “parası olan herkes sağlık sektörüne girebilsin” anlayışını da kırıyor. Lisans için başvuru yapacak gerçek kişiler ve şirket ortakları için ciddi kriterler getiriliyor.
Özetle:
-
Belirli suçlardan hüküm giymiş,
-
Kamu görevinden çıkarılmış,
-
Mali açıdan güvenilirliği sorunlu, iflas, konkordato gibi süreçlerde bulunan
kişiler veya bu kişilerin ortak olduğu şirketler lisans başvurusu yapamayacak. Böylece, sağlık sektöründe faaliyet gösterecek yatırımcıların hukuki ve mali açıdan daha seçici bir süzgeçten geçmesi sağlanacak.
Mevcut Hastaneler Nasıl Etkilenecek?
“Peki şu an faaliyette olan özel hastaneler ne olacak?” sorusu da en çok merak edilen başlıklardan biri.
Yeni sistem, özellikle şu açılardan dengeleri değiştirecek:
-
Mevcut hastaneler el değiştirmek istediğinde, lisans devri otomatik olmayacak. Bu da alıcı için yeni bir lisans süreci ihtimalini gündeme getirecek.
-
Bazı bölgelerde kapasite fazlası olduğu tespit edilirse, yeni lisans verilmesi sınırlandırılabilecek.
-
Büyümek, yatak sayısını artırmak veya yeni birim açmak isteyen hastaneler de zamanla lisans planlamalarına takılabilecek.
Yani sadece sıfırdan hastane açmak değil, kapasiteyi artırmak da devlet planlamasına daha sıkı bağlanmış olacak.
Serbest Pazar Dönemi Daralıyor, Kontrollü Dönem Başlıyor
Yıllardır özel sağlık sektörü, büyük ölçüde serbest pazar dinamikleriyle büyüdü. Sermayesi olan yatırımcı, uygun gördüğü yerde yatırım yapabildi; rekabeti de piyasa belirledi. Yeni sistemle birlikte bu tablo önemli ölçüde değişiyor.
Artık:
-
Devlet, nerede, ne kadar ve hangi tür sağlık hizmetine ihtiyaç olduğuna karar verecek.
-
Yatırımcılar bu çerçevenin içine sığdıkları ölçüde faaliyete başlayabilecek.
-
Lisansların sınırlı, süreli ve devredilemez olması, sektöre giriş bariyerini yükseltecek.
Bu da hem fırsat hem risk barındıran bir durum. Bir yandan plansızlığın önüne geçme ve hizmet dağılımını dengeleme imkânı varken, diğer yandan yatırım iştahının törpülenmesi ve rekabetin azalması gibi sonuçlar doğurabilir.




